| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
parça | Güzel, alımlı kız veya kadın | |
parçalamak | Birliği bozmak amacıyla bölmek | |
parçalanmak | Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek – Tarık Buğra | |
parlak | Yüzü güzel (oğlan) | |
parlakçı | PARLAK tipli delikanlılardan, erkeklerden hoşlanan (erkek eşcinsel) | |
parlaklık | İlgi ve dikkat çekici olma durumu | |
parlatmak | İçki içmek – Muzaffer İzgü | fiil |
parmağım içinde | Esnaf arasında, bir kimseden satın alınmış eski eşyanın satışı sırasında "bu işe ortağım" anlamında kullanılır | deyimimşa olmak |
parmağını ıslatmak | (Erkek) Cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | deyim |
parmak | Bir işe karışmış olma ilgisi | |
parmak adam | Çok kısa boylu kimse – | |
parmak atmak | sorun yaratmak | |
parmak basmak | bir konu üzerine dikkati, ilgiyi çekmek, bir konunun önemli noktası üzerinde durmak – | |
parmak çocuk | Çok küçük doğmuş çocuk | |
parmak işi | Öldürmeyecek biçimde yaralama | deyimsantimci |
parmak oynatılmak | (Bir işte) Rüşvet geçerli olmak, rüşvet verilmek | deyim |
parmak oynatmak | Para saymak, para vermek | deyim |
parmak yemek | Dişilik organı ya da makadına parmakla sarkıntılık edilmek | deyim |
parmakçı | Eskiden, ZIBIK üreten ve satan esnaf | |
parola | Varılmak istenen amacı özetleyen söz – | |
parpara | Azarlama | isim |
parpara yemek | Azarlanmak, azar işitmek | deyim |
parsa | Bir izleyici topluluğu önünde yapılan gösteriden, çalınan çalgı veya söylenen şarkıdan sonra toplanan para | |
parsellemek | Çeşitli kuruluş veya iş yerlerinde mevki ve makamlara sahip çıkmak, paylaşmak | |
partallamak | Ne yapacağını şaşırmak, şaşkın bir biçimde çabalamak | fiil |
pas | Birisiyle sevgi ilişkisi, cinsel bağlantı vb. kurma amacıyla takınılan tavır, verilen işaret, edilen söz | isim |
pas atmak (veya vermek) | karşı cinse umut ve cesaret vermek | |
pas geçmek | vazgeçmek, caymak, aldırış etmemek – | |
pas vermek | ||
pas vermemek | yüz vermemek, ilgi göstermemek | |
pasa | Durmadan, sürekli, habire | zarf |
pasa etmek | Vermek | deyim |
pasa parola | Bir olayın, bir dedikodunun ağızdan ağıza yayılması | deyim |
pasa parola etmek | Bir olayı, bir dedikoduyu ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yaymak | deyim |
pasa parola olmak | (Bir olay, bir dedikodu) Herkes tarafından duyulmak, çevreye yayılıp faş olmak | deyim |
pasak | kir – | |
pasaport | Okul vb. kuruluşlardan atılma belgesi | isim |
pasaportunu almak | Kovulmak | deyim |
pasaportunu vermek | Kovmak | deyim |
pasını almak | (Bir kimse) Yakınlık duyduğu kişiden, ilişki kurma yolunda olumlu bir işaret almak | deyim |
paslanmak | İşsizlikten, tembellikten, hareketsizlikten canlılığını yitirmek, uyuşup kalmak – | |
paslaşmak | Bakışlarla anlaşmak | fiil |
paslı | Huzursuz, sıkıntılı, üzgün, kararsız – | |
paso | sürekli | |
paspal | Kötü cins esrar | sıfatisim |
paspallık | PASPAL olma durumu, niteliği | isimpaspal |
pastal | Tütün yaprağı dizisi | |
pastırmasını çıkarmak | bir kimseyi iyice dövmek, hırpalamak | |
paşa | Sarhoş, esrimiş (kimse) | |
paşa olmak | fazlaca içki içmiş olmak |