yalan söylemek, uydurmak
Teni çok koyu renk olan kimse
Herhangi bir nesne ya da kişiye fazlaca ilgi gösteren, pek değer veren kişiler için, 'onun olsun, ne yapar;;:ı yapsın' anlamında söylenir
İlk çocuk
"Ağabeyciğim" anlamında kullanılan bir söz –
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
pantollu hayvan | Kaba saba adam, hödük | deyim |
pantolon | Kimlik belgesi | isim |
pantolon balığı | Erkeklik organı, penis | deyim |
pantolon ıslatmak | Çok korkmak, aşırı korkuya kapılmak | deyim |
pantufla | Çalma, hırsızlık etme | isim |
pantuflacı | Sadece kadın çantası çalıp kaçan kimse | isim |
pap | Kâğıt para. Lira papel. PAPS diye de söylenir | isim |
papalyacı | Paralı acemileri kumarhaneye düşüren kişi | isim |
papalyoz | Hastane | isim |
papara | ||
papara yemek | ||
paparon | Polis. PAPORON, PAPAROS diye de söylenir | isim |
paparos | ||
papaz | Hoşgörüsüz kimse. -Yaşlı ve nemrut erkek | isim |
papaz olmak | çıkarları ters düştüğü için sürtüşmek | |
papaz uçurmak | içkili eğlence düzenlemek – | |
papaza borcunu ödemek | işemek | deyim |
papaza gitmek | Yüznuma-raya gitmek | deyim |
papazcı | Üçkâğıtçı; üçkâğıt açan kimse, bu tür kumar oynatan (oynamayı âdet edinmiş) kimse | isim |
papazı bulmak | Kötü bir sonuçla karşılaşmak, belasını bulmak. PAPAZI GÖT ALTINDA BULMAK diye de kullanılır | deyim |
papazı kaçırmak | Eğlenmenin dozunu kaçırıp rezalet çıkarmak | deyim |
papel | para | isim |
papel ağacı | Enayi; aptallığı, deneyimsizliği yüzünden kumarda para kaybeden, sürekli hileye gelen kimse | deyim |
papel kerizi | iskambil oyunu, iskambille oynanan kumar | deyim |
papelci | Üçkâğıtçı, "bul karayı al parayı" oynatan kimse | isim |
papır | ||
papik | Uyuşturucu özelik taşıyan hap – | isimpapikçi |
papikçi | Uyuşturucu hap düşkünü, hapçı | isim |
papikçilik | PAPİKÇİ'nin edimi, alışkanlığı, niteliği | isim |
papiklenmek | Uyuşturucu hap içmek | fiilhaplanmak |
papikli mal | Hileli eroin, içine toz halinde hap karıştırılmış eroin | |
paporon | ||
paps | ||
papu | İhtiyar, yaşlı, güçsüz kimse. DİŞSİZ PAPU biçiminde de kullanılır. | isim |
para basma | Çok para kazanma, işleri iyi gitme | |
para basmak | kumarda ortaya para koymak | |
para kesmek | çok para kazanmak – | |
paragöz | Parayı çok seven, paraya çok düşkün (kimse); para canlısı, paragözlü – | |
paragözlü | paragöz – | |
paragraf | Bir konuşmada, yazıda veya kitapta konunun ana parçalarından her biri – | |
paralamak | Sözle yaralanmasını, incinmesini sağlamak | |
paralanmak | Sıkıntı ve üzüntü içinde, olmayacak bir işle uğraşmak, didinmek | |
paralel | Aynı zaman içinde gelişen veya aynı özellikleri gösteren (olay, düşünce vb.) | |
paralellik | Benzerlik, yakınlık | |
parantez | Konunun dışında kalan söz ve yazı – | |
parantez açmak | anlatılan konudan farklı bir şey söyleneceği zaman kullanılan bir söz – | |
paraşütçü | Beleşçi, bedavacı; özellikle sinema, tiyatro, konser salonu vb. yerlere para vermeden giren kimse | isim |
paravan | Adından, yetkisinden, gücünden kendisine belli etmeden yararlanılan (kişi veya kuruluş) | |
parazit | Herhangi bir işte, olayda sorun çıkaran kimse – | |
parazit yapmak | Başkalarının konuşmasını yerli yersiz, saçma sözler edip karışarak bozmak | deyim |