yalan söylemek, uydurmak
Teni çok koyu renk olan kimse
Herhangi bir nesne ya da kişiye fazlaca ilgi gösteren, pek değer veren kişiler için, 'onun olsun, ne yapar;;:ı yapsın' anlamında söylenir
İlk çocuk
"Ağabeyciğim" anlamında kullanılan bir söz –
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
ömür | Çok hoşa giden şey | |
ömür adam | Neşeli, hoşsohbet, komik, eğlendiren ve beğenilen kimse – | |
ömür törpüsü | Sıkıntı veren kimse veya şey | |
ömürsüz | Kısa süren | |
ön kabul | Bir düşünceyi derinlemesine incelemeden, fazla üzerinde durmadan benimseme | |
ön takım | Penis ve testisler, erkeklik organı ve husyeler | deyim |
önayak | "Diğerlerine örnek olmak üzere bir işe ilk önce başlamak" anlamındaki önayak olmak deyiminde geçer – | |
öncü | Önder, kılavuz | |
öncül | Kılavuz, öncü | |
öncül olmak | kılavuzluk, öncülük etmek – | |
öneze | Avcıların av beklerken hayvanlardan gizlenmek için taş yığınlarından yaptıkları yer; evsin | |
önüne çıkmak | ilk defa görmek, yüz yüze gelmek – | |
öp babanın (veya beybabanın) elini | beklenmedik, elverişsiz bir durum karşısında "şimdi ne olacak?" anlamında kullanılan bir söz | |
öperlemek | Öpmek | fiil |
öpüşmek | (iki otomobil) Birbirine hafifçe vurmak, dokunmak | fiil |
ördek | Otobüs ve minibüs sürücülerinin yollardan aldıkları biletsiz yolcular için kullandıkları bir söz – Orhan Kemal | isimördek avlamak |
ördek avlamak | (Uzun yol şoförleri için) yoldan biletsiz yolcu toplamak | |
ördek nağmesi | "[Vah] [vah], ey[vah] ey[vah]" diye hayıflanan kimselerle alay etmek için kullanılır | deyim |
ördeklemek | (Bir işyerinde çalışan kişi) Kasadan para çalmak | fiil |
örselemek | Gücünü azaltmak, canlılığını gidermek, sarsmak – | |
örümcek ağı | Örümcek ağına benzeyen – | |
örümcek bağlamak | bir şey uzun süre kullanılmadan kendi hâline bırakılmış olmak | |
örümceklenmek | Bakımsız ve terk edilmiş bulunmak | |
örümcekli | Eskimiş, modası geçmiş, köhne, çağ dışı olan – | |
öşür | (Kabadayı çevrelerinde) Aynî olarak toplanan haraç | isim |
öte | (Özellikle kaçakçılar için) Bulgaristan | isim |
öte gün | Geçen gün, yakın günlerden birinde | |
öteki dünyayı boylamak | ahireti boylamak | |
ötmek | Anlamsız, boş konuşmak – Refik Halit Karay | |
ötürmek | İshal olmak | |
ötürük | ishal | |
övgücü | Birini gereği yokken veya aşırı olarak öven kimse | |
öyle öyle | (Kadın için) Fahişe | deyim |
özal altını | 1985 sonrasında tedavüle giren sarı renkli bozuk para; 50 liralık; 100 liralık; 500 liralık metal para | deyim |
pabucunu dama atmak | kendinden üstün birini gözden düşürmek – | |
pabuç dilli | Çok konuşan | |
pabuçlu | Bilgin, bilim adamı | isim |
pabuçtan aşağı | Aşağılık olan (kimse) | |
paça | (insanda) Dudaklar | isim |
paça günü | Paça çorbası ziyafeti çekilen düğünden sonraki gün | |
paça olmak | (Özellikle cinsel anlamda) Aşırı zevk duyarak kendinden geçmek | deyim |
paçacı kemiği | Çük; erkeklik organı | deyim |
paçal | Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı | |
paçalık | Gelinin paça günü giydiği giysi | |
paçaroz | Para. Kâğıt para, kayme | isim |
paçası sıkı olmak | Cesaretli olmak | deyim |
paçasını almak | (Birisini) Dövmek, alaşağı edip dayak atmak | deyim |
paçavra | Değersiz ve iğrenç şey veya kimse | |
paçoz | fahişe – Aka Gündüz | |
paçozluk | fahişelik |