giyimi güzelce, ama bulunduğu yere ya da kendisine yakışmayan kimse
Etkisi azalmak
Bir kimse sevimli, hoşa gidecek bir duruma gelmek
Çok miktarda ve sık düşen, gelen şey
bir şeye hayran kalındığında söylenen bir söz –
Bir işi çok çabuk yapma, acele etme
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
kasap | Kan dökücü; hunhar – | |
kasaplık | Kan dökücülük; hunharlık – | |
kâse | Kalçalar, kıç | isimkaseti çıkmak |
kâse elden gitmek | (Erkek için) Eşcinsel ilişkide, pasif olarak, ilk kez kullanılmak | deyim |
kaseti çıkmak | (birinin) yüz kızartıcı veya suç niteliği taşıyabilecek ses veya görüntü kayıtları ortaya çıkmak | |
kaseti sarmak | (Birisi) Ne diyeceğini şaşırmak; sözleri birbirine karışmak | deyim |
kâsettin | Alımlı erkek çocuk, güzel oğlan | isim |
kasığını soğutmak | Mastürbasyon yaparak ya da cinsel ilişkide bulunarak cinsel doyum sağlamak, ateşini söndürmek | deyim |
kasılmak | büyüklenmek – | |
kasıntılı | Büyüklenen – | |
kasıntısız | Büyüklenmeyen – | |
kaskallamak | ||
kaskaslamak | (Erkek) Cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | fiil |
kaskatı | Acımasız, hoşgörüsüz olan – | |
kasmak | Baskısı altında tutmak – | |
kasnaklamak | (İnsanların toplu olarak, bulunduğu yerlerde, taşıtlarda) Kasıklarını birisinin kalçalarına dayamak, sürtünmek, kertmek | fiil |
kaspanak | Zorla, güç kullanarak | zarfisim |
kaş | Bıyık | isimeski |
kaşalot | Aptal, budala | sıfatisim |
kaşalotzade | Doğuştan salak, soydan aptal, bön oğlu bön | isimkaşalot |
kaşar | Bir konuda, bir iş ya da edimde deneyimli, usta – Hulûsi Kodaman | |
kaşarlanmak | Hoşa gitmeyen bir davranışa veya bir işe alışarak rahatsızlık duymaz hâle gelmek – | fiil |
kaşarlı | Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymayan | |
kaşımak | Bir olay, çalışma, söz vb.nin sıkıntı verecek yanlarını öne çıkarmak | |
kaşıntı tozu | Davranışları, tipi vb. nedeniyle, başkalarını rahatsız eden, kendisinden hoşlanılmayan kimse | deyim |
kaşkariko | Oyun, dolap, düzen | isim |
kaşkariko atmak | ||
kaşkariko oynamak | (Birisine) Hile yapmak; KAŞKARİKO (bakınız) ile davranmak | deyim |
kaşkarikocu | KAŞKARİKO (bakınız) yapan kimse | isim |
kaşkaval | Aptal, sersem | sıfatisim |
kaşkaval yemek | Beklenmedik anda güç bir durumla karşılaşıp üstesinden gelememek | deyim |
kaşkavallık | Bönlük, salaklık, kavrayışı kıt olma | isim |
kaşmer | Kaşları burnunun üzerinde birleşen kimse; tekkaş | isimkaşmerdikoz |
kaşmerdikoz | Az rastlanır çirkinlikte, garip, tuhaf (kimse) | sıfatisimeski |
katakofti | Külhanbeylik, kabadayılık. -Kabadayıca davranış, söz | isim |
katakofti atmak | Yalan söylemek, uydurmak | deyim |
katakulli | Yalan dolan, oyun, tuzak, düzen – | isim |
katakulli çevirmek | Hile yapmak; dalavere düzenlemek | deyim |
katakulli okumak | Aldatıcı konuşmak, yalan söylemek | deyim |
katakulli yapmak | eş anlamlı KATAKULLİ ÇEVİRMEK | deyim |
katakulliye gelmek | Hileye aldanmak, dalavereye kanmak; tuzağa düşmek. KATAKULLİYE DÜŞMEK biçiminde de kullanılır | deyim |
katakulliye getirmek | (Birisini) Kandırmak, hile yaparak aldatmak, oyuna getirmek | deyim |
katalavengos | 'Anladın mı? Anlaşıldı mı?' anlamında kullanılır | |
katalavis | 'Anladın mı?' anlamında kullanılır; söylenen kişiye karşı alay ifadesi taşır | deyimasgısar |
katı | Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim olan | |
katıklamak | Katık etmek | |
katıksız | Belli bir yerden, belli bir soydan gelen – Yusuf Ziya Ortaç | |
katılaşmak | İz bırakmak, belirgin duruma gelmek – | |
katılık | Acımasız, duygusuz olma durumu – | |
katılmak | Hak vermek – |