giyimi güzelce, ama bulunduğu yere ya da kendisine yakışmayan kimse
Etkisi azalmak
Bir kimse sevimli, hoşa gidecek bir duruma gelmek
Çok miktarda ve sık düşen, gelen şey
bir şeye hayran kalındığında söylenen bir söz –
Bir işi çok çabuk yapma, acele etme
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
kapakeyif | esrar | isim |
kapaklamak | sahip olmak, sahiplenmek; elde etmek | fiil |
kapaksız | Görgüsüz, terbiyesiz olan | |
kapalı | İçe dönük yaradılışta olan – Halikarnas Balıkçısı | |
kapalı dükkâna kira vermek | Nişanlanmak; olağandan uzun bir süre nişanlı kalmak | |
kapalı kaldırımcı | mağaza, dükkân gibi yerlerde sergilenen şeyleri çalan hırsız | deyim |
kapalı kutu | İçindekini belli etmeyen, sır saklayan (kimse) – Haldun Taner | |
kapan | düzen | |
kapan kurmak | Birine tuzak kurmak | |
kapanca | düzen | |
kapanık | İç karartıcı, ruh sıkıcı olan – Halide Edip Adıvar | |
kaparna | kapatma, kendisine ev tutulmuş metres | isim |
kaparoz | Yolsuzca veya zorla elde edilen mal | |
kaparoz etmek | kaparoz sağlamak | deyim |
kaparozcu | Birinin malını yasal olmayan yollarla ele geçiren kimse – | isimkaparozculuk |
kaparozculuk | Kaparozcu olma durumu – | |
kaparozlama | Kaparozlamak işi | |
kaparozlamak | Yolsuzca veya zorla birinin malını ele geçirmek | fiil |
kapasite | Bir şeyi anlama veya yapabilme gücü, becerisi | |
kapattıran | (kadın için) cinsel duyguları söndüren, cinsel isteği azaltan nitelikte (erkek) | sıfat |
kapaz | ||
kapazlamak | ||
kapı | Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân – Sait Faik Abasıyanık | |
kapı aralığı | piç. babası belirsiz çocuk | deyim |
kapı duvar | Ses seda çıkmaması durumu | |
kapı gıcırtısı | (özellikle, kemanla çalınan) klasik batı müziği | deyim |
kapı mandalı | İşe karıştırılmayan, kendisine önem verilmeyen kişi | |
kapılı | Özellikle resmî bir işte çalışan | |
kapılmak | Birine güvenip boş bulunarak aldanmak | |
kapısız | Bir işi olmayan | |
kapışmak | (erkek ile kız ya da kadın) ateşli bir biçimde sarmaş dolaş olup sevişmek | fiil |
kapik | para | isim |
kapik çalışmaz | "para vermem, para vermeye bence değmez" anlamında kullanılır. kapik işlemez de denir | deyim |
kapik tutmak | para kazanmak; para kazanmaya başlayıp biriktirmek | deyim |
kapiş | "anladın mı?" anlamında kullanılan bir söz | |
kapkaç | bir tür hırsızlık; birisinin elindeki ya da omuzuna asılı çantayı kapıp kaçma eylemi | isim |
kapkaççı | kapkaç eylemini yapan kimse; bu eylemi sürekli uygulayan hırsız, dolandırıcı | isim |
kaporta | Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü – Oğuz Aral | isim |
kaptırmak | Yanlış bir davranış sonucu birine uygun imkânı sağlamak, fırsat vermek | |
kaput | Kötü, bozuk, işe yaramaz | |
kaput gitmek | (öğrenci) bitirme sınavlarından hiçbirinde başarılı olamamak. bütün derslerden zayıf almak | deyim |
kaput gitmek (veya olmak) | hiçbir sınavı verememek | |
kaputu kesmek | bitirme sınavlarında, yalnızca bir dersten geçer not almak. karnesinde yalnızca bir dersten geçer not bulunmak | deyim |
kar | eroin | isim |
kar kuşu | Kokain. KAR da denir | deyim |
kara | Kötü, uğursuz, sıkıntılı | |
kara bacak | eski. jandarma | deyim |
kara baht | kara yazı | |
kara çıyan | Sinsi, hain esmer kimse | |
kara delik | Parasal açıdan kapatılamayan açık |