İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
içini bayıltmak (veya kıymak) | çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak | |
içirik | Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık vb. şeyler | |
içirmek | Vurmak; tokat, yumruk atmak. | fiil |
içlenmek | Kimseye belli etmeden bir şeyi kendine dert etmek, duygulanmak – | |
içli | duygulu – Yahya Kemal Beyatlı | |
içlik | İçe giyilen çamaşır – | |
içmek | Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek | |
içsiz | Muhtevası olmayan, kuru, anlamsız bir biçimde olan – | |
içten içe | Gizli gizli, belli etmeden – | |
içyüz | Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik; bâtın, mahiyet, zamir – | |
idam | Birisine, bir suçu karşılığında verilen hapis yıl ve günüyle belirtilirken kullanılır. | isim |
ifade | Durum. | isim |
ifade verdirmemek | (Bir kimseyi) Öldürmek. | deyim |
ifadesi tamam olmak | Ölmek. | deyim |
ifadesini almak | tepelemek | |
ifildemek | Hafifçe titremek | |
iflahını kesmek | gücünü tüketmek, bir daha düzelemeyecek bir duruma getirmek – | |
iflas | Yenilgiye uğrama, değerini yitirme | |
iflas bayrağını çekmek (veya borusunu çalmak) | ticarette batmak | |
iflas etmek | düşünce, iddia, tez, kimse vb. değeri düşmek | |
iftira | Cezaevi görevlileri ve mahkûmlar arasında 'hırsızlık' suçu anlamında, alay yollu kullanılır. | isim |
iğne | Dokunaklı söz | |
iğne yutmuş ite (veya maymuna) dönmek | zayıf ve bitkin duruma gelmek – | |
iğneli | Kırıcı, gücendirici, dokunaklı, onur kırıcı, kinayeli (söz veya davranış) – | |
ihale | Bir işi bir kimsenin üstüne yıkma | |
ihtiyar | Baba veya anne | |
ikbal düşkünü | İyi bir yaşantısı varken gözden düşerek yoksulluğa mecbur kalan (kimse) | |
iki başlılık | Yönetimde birden çok kişinin yetkiye sahip olması | |
iki buçuk | Futbol alanında top toplayan kimse; top toplayıcı. | deyim |
iki büklüm olmak | riyakârlık, dalkavukluk, gerçek olmayan saygı vb. nedenlerle iki kat olup öne eğilmek – | |
iki cihan | İslam inancına göre dünya ve ahiret | |
iki paralık | Çok az – Reşat Nuri Güntekin | |
iki seksen uzanmak | bir çarpma, vurma sonucu boylu boyunca yere serilmek – | |
iki seksen uzatmak | (Bir kimseyi) Dövüp yere düşürmek. | deyim |
iki taraflı | (Kadın için) Olağan cinsel ilişkinin yanı sıra anal ilişkiye de giren. | deyim |
iki tek | "İçki içmek" anlamına gelen iki tek atmak veya iki tek içmek deyimlerinde geçen bir söz – | |
iki ucu boklu değnek | elle tutulacak tarafı olmayan, ne yapılırsa yapılsın sonucu berbat, olumsuz, çirkin iş veya durum | |
ikibuçukluk | Maçlarda top toplayan çocuklara ödenen iki buçuk lira sebebiyle verilen ad – | |
ikide bir | Sıklıkla, sürekli bir biçimde; ikide birde, vırt zırt – | |
ikide birde | ikide bir – | |
ikilemek | Kaçmak, firar etmek – Nazlı Ilıcak | fiil |
ikilik | Görüş veya düşüncede ikiye bölünmüş olma durumu – | |
ikinci | Yeni, bir başka | |
ikinci baskı | "Bir eylemin ikinci kez yapıldığı, bir sözün ikinci kez söylendiği" anlamında kullanılan bir söz | |
ikinci el | Kullanılmış (araç vb.); elden düşme | |
ikinci sınıf | Nitelik olarak birinci sınıftan daha düşük seviyede olan – Adalet Ağaoğlu | |
ikindiyin | Günün ikindi saatlerinde | |
ikircik | kuşku – | |
ikiyüzlü | Özü sözü bir olmayan; yüze gülücü, yalabık, riyakâr, mürai – | |
ikiz doğurmak | herhangi bir işte çok sıkıntı çekmek |