Esrar içmek, esrar kullanmak
gizlice gözetlemek, röntgenlemek
yaşamak
(Kadın için) Olağan cinsel ilişkinin yanı sıra anal ilişkiye de giren
bedavacı; bir şeyi bedava elde etmek isteyen, bedava elde etmeye alışmış kimse
bir kimseye istediğini yaptıracak güçte olmak
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
yeşil | amerikan para birimi, dolar. 1 dolar | isim |
yeşil paçaroz | amerikan para birimi, dolar | deyimpaçaroz |
yeşilden gitmek | (işler) iyi olmak, olumlu gitmek | deyim |
yeşillenmek | Başkasının malında gözü olmak, elde etmeye çalışmak | fiil |
yeşillik | gevezelik | isimyeşillik olsun |
yeşillik olsun | "Çeşit olsun; fazladan, ilave olarak bulunsun” anlamında söylenen bir söz | |
yeyis etmek | yemek | deyimyemek |
yıkama yağlama | dalkavukluk etme, yağcılık etme | deyim |
yıkamak | sövmek – | |
yıkılmak | çekilip gitmek, defolmak | |
yıkmak | (kumarda) birisinin parasını, eşyasını kazanmak; birisini yenmek | fiil |
yılan | erkeklik organı, penis | isim |
yılancık | Kemik veremi | |
yıldız | Bir toplulukta, bir meslekte, üstün başarı gösteren kimse – Yusuf Ziya Ortaç | |
yıldız yağmuru | Ünlü sanatçıların birçoğunun bir araya gelmesi | |
yırtık dondan çıkar gibi | durup dururken, hiçbir nedeni ve anlamı yokken, gereksiz yere' anlamında söylenir | deyim |
yırtılmak | vermek | fiilyırtmak |
yırtmak | Bir işi yapmaktan kurtulmak | |
yıvışık | yılışık | |
yirmiye yoğurt | 'yapayalnız kaldım' anlamında kullanılır | deyim |
yisa | çaba, gayret, zorlama gerektiren işlerde yüreklendirmek için kullanılır | ünlem |
yisa mola | 'kâh hızlı, kâh yavaş; hızlana yavaşlaya' anlamında kullanılır | deyim |
yivi seti kalmamak | (vagina, anüs için) gevşemiş olmak, bollaşmış olmak | deyim |
yiyemeyeceği yarağın altına yatmak | üstesinden gelemeyeceği bir işe girişmek, başaramayacağı bir işe kalkışmak | deyim |
yiyici | (kadın için) jigolo, dost | isim |
yiyişmek | Sevişmek; öpüşüp koklaşmak | fiil |
yiyorsa | kendine güveniyorsa, yürekliyse | |
yobaz | Bir düşünceye, bir inanca aşırı ölçüde bağlı olan (kimse) | |
yoğurt | yugoslav para birimi, dinar | isimsıfat |
yoğurt mu? | 'yok yahu, ne söylediğini sanıyorsun?' anlamında kullanılır | deyim |
yoğurtlu bakla | eski. toplum polisi. (yeşil giysili ve beyaz miğferli olmalarından yakıştırma.) | deyim |
yok ananın örekesi | Bir davranış, bir düşünce ya da sözün yersizliği, yanlışlığını belirtmek için kullanılır – | |
yok deve | 'bu kadar da olmaz, çok abarttın' anlamında söylenir | deyim |
yok devenin başı (veya pabucu veya nalı) | çok abartılı bir söz karşısında kullanılan bir söz | |
yok etmek | varlığına son vermek – | |
yok olmak | varlığı sona ermek – | |
yok yere | Hiçbir gereği ve sebebi olmadan; boku bokuna – | |
yokini | birisinin üzerinde hiçbir giyecek olmadığını, o kişinin çıplak olduğunu belirtmek için kullanılır | isim |
yoklamak | Bir şeyi tasarlamak, ölçmek; şakullemek | |
yokluk | yoksulluk – | |
yoksul | İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan bir biçimde; kan ayaklı – | |
yoksulluk | verimsizlik | |
yoksuz | yoksul | |
yokuş aşağı | Başarısızlığa doğru – | |
yol | Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan | |
yol açmak | bir olayın sebebi olmak – Yakup Kadri Karaosmanoğlu | |
yol asılmak | para istemek, borç istemek | deyim |
yol ayrımına gelmek | farklı düşünce, görüş ve ülkü yüzünden birbirinden ayrılmak – Ayşe Kulin | |
yol bel | Geçilen yer – | |
yol boyu | Yolculuk süresi – |