Esrar içmek, esrar kullanmak
gizlice gözetlemek, röntgenlemek
yaşamak
(Kadın için) Olağan cinsel ilişkinin yanı sıra anal ilişkiye de giren
bedavacı; bir şeyi bedava elde etmek isteyen, bedava elde etmeye alışmış kimse
bir kimseye istediğini yaptıracak güçte olmak
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
yavaş gelmek | soğukkanlı olmak | deyimserin gelmek |
yavru | Güzel, alımlı genç kız | |
yavşak | Geveze, yılışık kimse – | isim |
yavşaklık | yavşak (bakınız) olma durumu | isim |
yavşamak | yavşakça davranmak (bakınız yavşak) | fiil |
yaya kalmak | geri kalmak | |
yayan | Bilgisiz olan | |
yayılmak | Ayrıntıya girmek, açılmak – | |
yaylamak | Yazın yaylada oturmak, yaylaya çıkmak – | |
yaylanmak | Çekilip gitmek – | fiil |
yaylım | otlak | isimyaylım ateşi |
yaylım ateşi | Toplu olarak hücum etme | |
yaylım etmek | hesaplamak | fiil |
yazı tura | dişilik organı ve makat; vagi-na ve anüs | deyim |
yazılmak | birisiyle, bir yerle, bir ortamla ilişkisini düzenli olarak sürdürmek | fiilyazmak |
yazmacı | yurtdışından getirilmiş kaçak otomobili sahte gümrük ve trafik belgeleriyle trafiğe sokan, satan kişi | isim |
yazmak | İnsanın geleceğini belirlemek | |
yedeğine almak | (kalabalık yerlerde, kamu ulaşım araçlarında) birisinin arkasına geçmek, o kişiye sürtünecek biçimde konum almak | deyim |
yedek parçalar | (kadında, kızda) göğüsler, memeler | deyim |
yedek pilot | bir tür uyuşturucu, amfetamin | deyim |
yedi bela | Çok şirret, geçimsiz, küstah kimse – | |
yedi cet | yedi göbek | |
yedi düvel | herkes – | |
yedi göbek | Bir soyun bilinen en büyüğü | |
yedi gömlek uzak | Soyca veya yakınlık bakımından bir hayli uzak – | |
yedi kat el | Çok yabancı – | |
yedi mahalle | herkes | |
yedi sülalesinden bando mızıkala geçmek | (birisine) çok ağır küfür etmek | deyim |
yedilmek | Yedeğe alınarak götürülmek | |
yedirmek | Bir kimseye rüşvet vermek | fiilyemek |
yefallemek | (erkek) cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | fiil |
yekinmek | Davranmak, olduğu yerden fırlamak, ayağa kalkmak, kalkmak için hareket etmek, kımıldamak – Memduh Şevket Esendal | |
yekûn çekmek | konuşmasını bitirmek, sözüne son vermek | deyim |
yel | Romatizma ağrısı | |
yel değirmeni | büyük saat | deyim |
yel yepelek | yel yeperek – | |
yel yeperek | Çok acele, telaşlı bir biçimde, bilinçsizce (koşuşturmak); yel yepelek, yellim yepelek | |
yeldirmek | Aceleyle koşturmak, koşuşturmak | |
yeleç | havadar | |
yelek | telek | |
yeleken | havadar | |
yeleklenmek | Kanatlanmak, kanat açmak | |
yeleli kurt | sırtlan | |
yeleme | havai | |
yelengeç | Kabuğu kendi kendine çatlayıp soyulan (ağaç) | |
yelin | İnek, manda, koyun vb. hayvanlarda memenin süt toplanan bölümü | |
yelkenci | yaltakçı, dalkavuk (kimse) | sıfatisim |
yelkenlemek | Yelken açıp yola çıkmak | fiil |
yelli | fingirdek | |
yellim yelalim | çabucak |