Esrar içmek, esrar kullanmak
gizlice gözetlemek, röntgenlemek
yaşamak
(Kadın için) Olağan cinsel ilişkinin yanı sıra anal ilişkiye de giren
bedavacı; bir şeyi bedava elde etmek isteyen, bedava elde etmeye alışmış kimse
bir kimseye istediğini yaptıracak güçte olmak
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
yarağa yan basmak | çok kötü bir durumda kalmak; kurtulması zor bir hata yapmak, tuzağa düşmek | deyim |
yarağı çuvallamak | çok güç bir durumda kalmak; yenilmek | deyim |
yarağı yemek | kurtulması güç bir duruma düşmek | deyim |
yarak | erkeklik organı | |
yaraklara gelmek | Çok olumsuz, çok güç bir duruma düşmek | |
yaralamak | kırmak | |
yaralı | dertli – | |
yaralı kalmak | yeterince içki işememiş olmak, içki keyfi yarım kalmak | deyim |
yaralı parmağa işememek | en küçük bir yardımı bile esirgemek | |
yaramak | İşine gelmek | |
yaramazlık | Kötü, uygunsuz durum veya haber | |
yaramazlık etmek | çapkınlık etmek | |
yaranmak | İçten olmayan davranışlarla birini memnun etmeye, gözüne girmeye çalışmak | |
yaratıcı | Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak görülmeyen yeni bir şey ortaya koyan, yapan; kreatif | |
yaratmak | Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak, yapmak | |
yargı dağıtmak | (Biri ya da birilerine) had bildirmek, ağzının payını vermek, yerin dibine sokmak | |
yargılamak | Herhangi bir kimse, şey, konu vb.yle ilgili olumlu veya olumsuz görüş belirtmek | |
yarık | Dişinin cinsel organı | isimtabanı yarık |
yarım | Hastalıklı, sakat, sağlıksız olan | |
yarım ay | bir tür uyuşturucu, pesoteye | deyim |
yarım dizel | fahişe; anal ilişkiye girmeyen fahişe | |
yarım pabuçlu | İşsiz, yoksul olan (kimse) | |
yarım papuç | yoksul, giyimi kötü, kılıksız kimse | deyim |
yarım porsiyon | Ufak tefek olan (kimse) | |
yarımca | yarım baş ağrısı | |
yarımlık | Şiniğin yarısı | |
yarıştan kopmamak | her türlü engele karşın yapılan işten vazgeçmemek | |
yarma | Kaba saba, görgüsüz olan (kimse) | |
yarmak | Ortasından, içinden geçmek – | |
yasa bürünmek (veya boğulmak veya gömülmek) | beklenmeyen olumsuz bir sonuca çok üzülmek – | |
yasakçı | Bekçilik, nöbetçilik yapan kimse | |
yasamak | Düzen vermek | |
yasevi | Ses ve hareket olmayan yer | |
yaslamak | Bir şeye dayandırmak | |
yaslanmak | güvenmek | |
yasmak | Yayın kirişini gevşetmek – | |
yassılmak | (bir şeyden, birisinden) çok hoşlanmak; ağzının suyu akmak | fiil |
yaş | kötü | |
yaş deri ticarethanesi | genelev, randevuevi. fuhuş yapılan yer | deyim |
yaşa basmak | riske girip zarar görmek | deyim |
yaşamak | Sürmek, devam etmek | |
yaşatmak | Daha iyi ve zengin bir hayat sürmesini sağlamak – Ayla Kutlu | |
yatak | içki bardağı, kadeh; özellikle bira bardağı | isim |
yatak spor | cinsel ilişki, cinsel birleşme | deyim |
yatay | cinsel ilişkiye uygun; istekli | sıfat |
yatık | fahişe | isim |
yatırmak | Başarısızlığa uğramasına yol açmak | |
yatkın | Benimsemiş, alışmış, eğilimli olan – | |
yatmak | Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak | |
yavaş gel! (veya ol!) | abartarak konuşanlar için kullanılan bir söz |