| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
taşak geçmek | alay etmek | |
taşak kebabı | İstirahat, dinlenme | deyimtaşak keyfi |
taşak keyfi | ||
taşak yapmak | Dinlenmek, tembellik, avarelik etmek | deyim |
taşaklı | Sözünü geçirir, tuttuğunu koparır; yiğit | sıfat |
taşı ölçeyim | kırık, ezik, yara vb. durumlar anlatılırken bir kimsenin vücudu üzerinde yer gösterildiğinde "benden uzak olsun" anlamında söylenen bir söz | |
taşımak | Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak – İsmet Özel | |
taşkın | aşırı – | |
taşlamak | Üstü kapalı, iğneleyici söz söylemek – Azra Erhat | |
taşlaşmak | Çok şaşırarak bir şey yapamaz, konuşamaz duruma gelmek; donakalmak – | |
taşlı köy | Mezarlık | deyim |
taşlı köyü boylamak | Ölmek | deyim |
taşlık | Mezarlık | isim |
taşmak | Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak – | |
tat | Hoşa giden durum – | |
tat almak | bir şeyden hoşlanmak, zevk almak – | |
tat kazanmak | hoşa gidecek, zevk alınacak duruma gelmek | |
tat vermek | hoşa giden bir duruma sebep olmak | |
tatak yapmak | Sümüğüyle oynamak | deyim |
tatalacı | ||
tatar ağası | Beceriksiz, başarısız, dikkate alınmayan | |
tatara titiri | İşe yaramaz, önemsiz, değersiz | deyim |
tatarcık | Şiddetli karın ağrısı | |
tatava | boş gürültü, tantana | isim |
tatava etmek | Gevezelik etmek; laf ebeliği yapmak; boş yere uzun uzun konuşmak | deyim |
tatavacı | Geveze, konuşkan, lafazan | isim |
tatlandırmak | Sevimli hâle getirmek – | |
tatlanmak | Sevimli bir hâle gelmek – | |
tatlı | İnsanı çeken, göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren – Yusuf Ziya Ortaç | |
tatlı çiş | Cinsel uyarılma durumunda, dişilik organındaki ıslaklık, döl yolundaki nemlenme | deyim |
tatlılaşmak | Sevimli, hoşa giden bir durum almak | |
tatlılık | Sevimlilik, hoşluk, şirinlik – | |
tatmak | Bir şeyi duymak, hissetmek | |
tatmin etmek | doyurmak – | |
tatmin olmak | doyurucu bulmak | |
tato | Hamam | isimtatu |
tatocu | Hamam, Hamamcı | isim |
tatsız | Basit, sıradan olan – Asaf Halet Çelebi | |
tatsız tuzsuz | Çok tatsız – | |
tatsızlaşmak | Tatsızlık etmeye veya tatsız bir durum almaya başlamak | |
tatsızlık | Hoşa gitmeyen, can sıkan davranış veya durum – | |
tattırmak | Duyurmak, hissettirmek – | |
tatu | "Karagözcü argosunda Karagöz oynatılan kahveye verilen ad." (Uğur Göktaş, Karagöz Terimleri Sözlüğü) | isimtato |
tatulacı | eski. Kişiyi, yiyecek içeceğine tatula koyup uyutarak soyan kimse, soyguncu | isim |
tav | En uygun durum ve zaman | |
tav etmek | İkna etmek, razı etmek | deyim |
tav olmak | kanmak – | |
tav vermek | en uygun duruma getirmek – | |
tava gelmek | kanmak | |
tava getirmek | kandırmak |