| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
pofyoz | Anlamsız; boş; önemsiz; değersiz. | sıfatisim |
poliça | isimboliçe | |
poliçe | isimboliçe | |
polim | gösteriş | |
polim atmak | Yalan söylemek. | |
polim atmak (veya yapmak) | gösteriş yapmak | |
polim kesmek | deyimpolim atmak | |
polimci | gösterişçi | sıfat |
pompa | Damardan uyuşturucu zerk etmeye yarayan araç, enjektör, şırınga. | isim |
pompalamak | Birinin gururunu okşayacak sözler söylemek, abartarak övmek | fiil |
pompuruk | ihtiyar, yaşlı adam. | sıfatisim |
ponçik | Dişilik organı, vagina. | isim |
pontif | Kıç, kalçalar. | isim |
popo | kıç – | isimpo |
popocu | Cinsel bakımdan, özellikle kalçalardan, anustan hoşlanan erkek. Sodomist. | sıfatisim |
poposuna göre | Durumuna göre, gücüne göre | deyim |
poppop | Amerika'da, Avrupa ülkelerinde yasal olarak satılan bir tür keyif verici madde, likit aroma; amil nitrat ya da bütil nitrat sıvısı. | isim |
portakal | Göğüs, meme. | isim |
portakallı | Filtreli sigara. | isim |
post | Tarikatlarda şeyhlik makamı – Melih Ümit Menteş | |
post sermek | Kumar oynamak, oynatmak. | deyim |
posta | Sefer, defa, kez. | isim |
posta atmak | deyimposta koymak | |
posta etmek | deyimpostalamak | |
posta kaldırmak | (Öğrenci) Birkaçı birden okula gitmemek. | deyim |
posta koymak | Karşı çıkmak, meydan okumak. | |
posta koymak (veya atmak) | birini korkutmak, gözdağı vermek – | |
posta kurmak | (Birisine) Tuzak kurmak, hile hazırlamak. Aleyhinde tertibat almak. | deyim |
posta okumak | eş anlamlı POSTA KOYMAK: | deyim |
posta olmak | Yakalanıp götürülmek; (hapse, tutukevine) yollanmak, sevk edilmek. | deyim |
postal | Yararsız, niteliksiz, düşük (nesne ya da kimse). | sıfatisim |
postalamak | Birini herhangi bir sebeple yanından uzaklaştırmak – | fiilposta etmek |
postayı çekmek | Ölmek, yaşamı sona ermek. | deyim |
postu deldirmek | kurşunla vurulmak | deyimdeldirmek |
poşa | isimtodi | |
poşet | Kısa dönem askerlik yapan kimse. | isim |
pot | Poker oyunu. | isim |
pot attırmak | Poker oynamak. | deyim |
potas | Kılıksız, kötü giyimli, giydiğini yakıştıramayan kimse. | sıfatisim |
poyraza çevirmek | (Durum) Kötüleşmek, güç hale gelmek. | deyim |
poz | Rol, yapmacık davranış. Afi. | isim |
poz kesmek | Rol yapmak, yapmacık davranmak, afi kesmek. | deyim |
pozitif elektrik | Kişiler arasında olumlu etki | |
pöçük | kuyruk sokumu | |
pörç | Edilgin eşcinsel erkek. | isim |
prenses | eski. 1000 lira; bin liralık banknot. | isim |
prez | Bir doz, bir tutam eroin. | isim |
prezo | Kaput, prezervatif. | isim |
proje | Kendisiyle ilişki (özellikle aşk ilişkisi, cinsel ilişki) kurulması düşünülen kimse. | isim |
proleterleşmek | Yoksul duruma gelmek |