| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
klark çekmek | (Erkek için) Bir kadın ya da kıza, ilgi duyduğu halde ters davranmak, yüz vermemek – | |
klarnet | Erkeklik organı, (özellikle fellasyoda) penis, kamış | isim |
klarnet çalmak | Erkeklik organına fellasyo yapmak | deyim |
klarnet üflemek | Erkeklik organına fellasyo yapmak | deyim |
klarnetçi | Klarnet çalmayı (bakınız KLARNET ÇALMAK), fellasyoyu iyi uygulayan, bu tür sevişmekten hoşlanan kimse | isim |
klefti | ||
kleopatra | Yüz lira; yüz liralık banknot | isim |
kobay | Deney konusu | |
kobra | Kıt notlu öğretmen; acımasız erkek öğretmen | isim |
koca | Büyük, ulu olan | |
koca bebek | Yaşından daha küçük davranışlar gösteren kimse | |
kocabaş | şeker pancarı | |
kocakarı | anne | |
kocakarı masalı | Anlamsız, gerçekle ilgisi olmayan sözler – | |
kocakarılık | Aksi, suratsız, geçimsiz, yaşlı bir kadın gibi olma | |
koçak | yürekli | |
koçan | Tapu senedi – | isimeski |
kodaman | İleri gelen, para veya makam sahibi kimse – | |
kodes | cezaevi – | isim |
kodesi boylamak | Hapse atılmak, tutukevine konmak | deyim |
kodeslemek | Hapse atmak; tutukevine kapatmak | fiil |
kodoş | Muhabbet tellalı, pezevenk | isim |
kofti | Sahtekâr, dolandırıcı kimse – Rıfat Ilgaz | sıfat |
kofti atmak | Yalan söylemek, uyduruk haber üretmek | deyim |
kofti yutmak | Aldanmak, yalana kanmak | deyim |
kofti yutturmak | Aldatmak, yalana kandırmak | deyim |
koftiden | Yalandan, uyduruk | zarfsıfat |
koftileşmek | (Nesneler için) Değerini yitirmek, niteliğini yitirmek | fiil |
kok | Kokain | isim |
koklaşmak | Anlaşmak, birbirini sevmek | |
koklatmak | (Birisine, bir nesne, para vb.den) Azıcık vermek | fiil |
koko | kokain | |
kokocu | Kokain bağımlısı | isim |
kokomiro | Kaba saba adam | isim |
kokona | Süsüne düşkün yaşlı kadın – | |
kokoniça | Kız, genç kız | isim |
kokoroz | Çirkin kimse | sıfatisim |
kokorozlanmak | Meydan okumak; korkutmaya çabalamak; yiğitlenmek; gözdağı vermek | fiil |
kokorozlu | Özenli | sıfat |
kokoş | Aşırı süslü, birbirine uyumsuz giysiler giymeyi seven kimse | |
kokoz | Parası olmayan | sıfatkokozlanmak |
kokoz pilakisi | Çok parasız kimse, aşırı züğürt | deyim |
kokozlamak | Züğürtleşmek, parasız kalmak | fiil |
kokozlanmak | Parasını tüketmek, parasız kalmak | |
kokozluk | Parasızlık, züğürtlük | isim |
koku | Olacak bir olayın önceden belirtisi | |
kokurdan | Kalkerli ve karstik özelliği ağır basan yerlerde çukurlukları bol, engebeli arazi | |
kokusunu (veya koku) almak (veya duymak) | gizli tutulan bir şeyi sezmek – | |
kokuşmak | Kişi, toplum vb. bozularak özelliğini yitirmek; tefessüh etmek – | |
kokutmak | Bir işi uzatarak çıkmaza sokmak | fiil |