Esrik, kendisini bilemeyecek kadar sarhoş kimse.
belinlemek –
Balık akını
çok az olan para vb. şeyler için azlığı belirtmek üzere kullanılan bir söz
İleri düzeydeki meslek ve bilim adamları ile uzmanların bir başka gelişmiş ülkede yerleşip çalışmak amacı ile kendi ülkelerinden ayrılması –
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
hanımağa | Hâl ve tavırlarıyla ağır başlı ve güçlü, işinde gücünde, becerikli kadın – | |
hanife | Asık suratlı kimse | isim |
haniş | Cinsel ilişki | isimeski |
hanot | ||
hanteriş | Esrar, içilen esrar | isim |
hanut | Özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde | |
hanutçu | Hanut karşılığında turistleri belirli dükkânlara götüren kimse | |
hanzo | Taşralı, kaba saba kimse – | isim |
hanzoluk | HANZO'nun davranışı; hanzo olma durumu | isim |
hap | Bir içimlik afyon | |
hap düşürmek | Uyuşturucu, uyarıcı hap içerek esrimek | deyim |
hap etmez | (Oyunda, kumarda) Deneyimli, hileye kanmaz, dikkatli kimseleri nitelemek için kullanılır | deyim |
hap yapmak | Burnunu karıştırmak; burnunu karıştırarak sümüğüyle oynamak | deyim |
hapapah | ||
hapapana | ||
hapapanacı | ||
hapaz | avuç | isimhapazlamacı |
hapazlamacı | Yasal olmayan yoldan kazanç elde eden kimse | |
hapazlamak | Yemek | fiil |
hapçı | Uyuşturucu madde özelliği taşıyan haplara düşkün olan kimse | sıfatisim |
hapçılık | HAPÇI olma durumu; hapçının edimi | isim |
hapı yutmak | kötü bir duruma düşmek – | |
hapini | (Hapçı için) Uyuşturucu, uyarıcı, hap biçiminde ilaç | isim |
hapishane kaçkını | Kılık kıyafetine dikkat etmeyen, bakımsız, perişan (kimse) – Yakup Kadri Karaosmanoğlu | |
haplanmak | Uyuşturucu özelliği olan hap içmiş olmak – | fiil |
hapsetmek | Bir kimseyi veya bir şeyi boşu boşuna tutmak, alıkoymak | |
haraç yemek | Başkalarının sırtından geçinmek; hak etmediği çıkarlar sağlayarak geçinmek | deyim |
haraç yemek (veya almak) | başkasının sırtından geçinmek, hak etmediği çıkarlar sağlayarak geçinmek | |
haram lokma | Dinin kurallarına veya toplumun geleneklerine aykırı olarak elde edilen şey | |
haram para | Hak edilmemiş biçimde, özellikle yasa dışı yollardan kazanılan para – | |
haramzade | orospu çocuğu | |
harap | Çok yorgun | |
haraşo | Rus kadını | isim |
haraza | Çekişme, kavga | isim |
haraza almak | (Esnaf, bir diğer esnaftan) Kâr almak, belirli bir bilgi verme karşılığı alışverişten pay almak | deyim |
haraza çıkarmak | HARAZA meydana gelmek | deyim |
harbi | Doğru sözlü, mert – Ahmet Ümit | |
harbi keriz mantar yemez | "Doğru yapılan iş, hile götürmez; iyi işte dalavere olmaz; kumarda hile yapılmaz" anlamında kullanılır | deyim |
harbi staf | İyi nitelikli, hilesiz uyuşturucu | deyim |
harbi zar | Tavla zarı; hilesiz, civâsız, "doktorlu" olmayan zar | deyim |
harbici | Doğrucu, hile yapmayan (kimse) | sıfat |
harbiden | gerçekten – | zarf |
harbilik | Doğruluk, temizlik, mertlik | isim |
harcamak | Yok olmasına, ölmesine sebep olmak | fiil |
harcını vermek | Azarlamak; ağzının payını vermek | deyim |
harı geçmek | kızgınlığı veya öfkesi azalmak | |
harım | Sebze ve meyve bahçesi | |
harın | Hain, huysuz | |
hariçten gazel okumak | İlgili ve bilgili olmadığı bir işe karışmak | deyim |
hariçten gazel okumak (veya atmak) | bir konuyu iyice bilmeden görüş ve düşünce ileri sürmek |