İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
barba | ihtiyar adam, yaşlı erkek | isim |
barbunya | rengi barbunya balığını andıran çeşitli kâğıt paraları niteleyen ad | isim |
bardak | Toprak testi | |
bargelemek | uyumak, dinlenmek | fiil |
bari | deyimbut | |
barlanma | Barlanmak işi | |
barlanmak | Turşu, sirke vb.nin üstü zamanla küf bağlamak | |
baro | Karagözcü argosunda oyunu kiralayan kimse | isimbaru |
barsak çıkıntısı | çük, erkeklik organı, penis | deyim |
baru | isimbaro | |
bas! (veya bas git!) | "çekil, yürü, git, defol!" anlamında kullanılan bir söz | |
basak | merdiven | |
basil | küçük yaşta veya küçük yapılı (cüce) serseri | isim |
basit | Süsü, gösterişi olmayan – Aka Gündüz | |
baskın yapmak | ansızın konuk gelmek – | |
baskına uğramak | beklenmedik bir zamanda konuklar gelmek – | |
basmak | Defolmak, çekip gitmek – Kemal Tahir | |
bast olmak | uyuşturucu argosunda polis baskınına uğramak, basılmak | deyim |
bastırmak | kumarda vermek, para sürmek | fiil |
baston | ince yapılı, uzun boylu kimse | sıfatisim |
bastonu kırmak | bel soğukluğu hastalığına yakalanmak (erkek için) | deyim |
baş | erkeklik organının uç bölümü, haşefe | isimaldın mı |
baş bağlamak | nişanlamak veya evlendirmek | |
baş çevirtmek | birinin arkasından hayranlıkla baktırmak – | |
baş döndürücü | Şaşkına, serseme çevirici – Ahmet Ümit | |
baş göz etmek | evlendirmek – | |
baş parmağını bükmek | yankesicilik etmek | deyim |
baş tacı | Çok sevilen kimse | |
başa güreşmek | en üstün sonucu elde etmek veya bir işte en üst noktaya gelmek için mücadele vermek | |
başa sarmak | bir öyküyü, bir haberi anlatırken tekrar başa dönmek | deyimkaseti sarmak |
başa vermek | değiş tokuş yaparken üste bazı şeyler vermek | |
başak | Tarlalarda, bağlarda dökülmüş veya tek tük kalmış olan ürün | |
başdümenci | Bir konuda dümen çeviren en üst düzeydeki kimse – | |
başı açık | Başı örtülü olmayan (kadın) | |
başı açıklık | Başında saç olmama veya az olma durumu | |
başı bağlı | Evli veya nişanlı olan (kimse) | |
başı bitten kıçı sikten kurtulmak | sürekli olarak aşağılık bir durumda kalmak, kötü durumu hiç düzelmemek | deyim |
başı bitten kıçı sikten kurtulmamak | deyim | |
başı bütün | Eşi hayatta olan (kadın veya erkek) | |
başı dik | Onurlu, gururlu (kimse); başı dimdik – Haldun Taner | |
başı dumanlı | sarhoş – Hüseyin Nihal Atsız | |
başı göğe ermek (veya değmek) | beklenmeyen bir mutluluğa ermek | |
başı havada | Sevinçli (kimse) | |
başı kabak | Yoksun olan | |
başı kalabalık | Çok meşgul olan, birden çok işle uğraşan | |
başıboş | Bağlanmamış, serbest bırakılmış – Salâh Birsel | |
başına oturmak | pasif olarak cinsel ilişkiye girmek | deyimbabaya oturmak |
başını almak | cinsel ilişkide pasif olan için erkeklik organının ucu girmek | deyimaldın mı |
başını çatmak | baş ağrısını önlemek için alnın üstünden arkaya doğru eşarp vb. şeyleri çepeçevre sıkıca bağlamak | |
başka | kıpti, çingene | isim |