İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
balaban | İri, büyük olan | |
balama | Karagözcü argosunda Rum karakterine verilen ad | isimbalamoz |
balamoz | yaşlı kimse, ihtiyar | isimbalama |
balans ayarı | Bir işte dengeyi sağlama – | |
balataları gevşemek | civataları gevşemek ile eş anlamlı | deyimcıvataları gevşemek |
balçak | kabza | |
balçık | Güçlük çıkartan | |
baldırak | Don, pantolon vb. giysilerin dizden aşağı olan bölümü | |
baldıranşerbeti | Acı çekilerek, yüzsuyu dökülerek elde edilen kazanç | |
baldırgan | baldıran | |
balgam atmak | iftira atmak – | |
balgamcı | bir tür yankesici: birisinin üzerine yanlışlıkla tükürmüş gibi yapar; tükürük lekesini temizleme bahanesiyle, o kişinin parasını ya da değerli eşyasını el çabukluğuyla çalar | isimtükürükçü |
balgamcılık | tükürükçünün edimi, işi | isimtükürükçülük |
balık | Kolayca kandırılabilecek kimse, enayi, hödük | |
balık kavağa çıkınca | "hiçbir zaman" anlamında kullanılan bir söz | |
balık tutmak | bir işte çok şanslı gitmek | deyim |
balıkçı | çok şanslı kimse | isim |
balıklama | Bir işe, bir duruma, bir harekete sonucunun ne olacağını düşünmeden (girişmek) – | |
balici | (bir tür selülozik tutkal markasından) Yapıştırıcı koklama alışkanlığı olan (kimse) | sıfatisim |
balina | eşcinsel argoda asker | isim |
balkımak | Parlamak, parıldamak – Ceyhun Atuf Kansu | |
balkır | parıltı | |
balkon | Vücudun göğüs veya göbek bölümü – | isim |
ballandırmak | vermek | fiil |
ballı | şanslı – | sıfatisim |
balon | prezervatif | |
baloncu | palavracı | |
balonculuk | palavracılık | |
baloz | eski düşük nitelikli içkievi, meyhane | isim |
balta | (Erkek için) Kaba saba (kimse) | |
balta olmak | asılmak, musallat olmak – | |
baltalama | Bilinçli ve kasıtlı olarak bir işi veya bir durumu bozarak zarara yol açan harekette bulunma; sabotaj, sabote – | |
baltalamak | Bir işi veya durumu bilinçli ve kasıtlı olarak bozup zarara yol açan davranışta bulunmak; sabote etmek | |
balya | para, para destesi | isim |
balyacı | isimçuvalcı | |
balyalamak | Belli bir noktaya toplamak – | |
bam teli | Bir kimsenin, olayın veya durumun en hassas noktası – | |
bamburuk | erbezi, husye | isim |
bamburuklarını sökmek | birisini döverek perişan etmek | deyim |
bamya tarlası | mezarlık | deyimnalları atmak |
bana bak! | "beni dinle" anlamında kullanılan bir seslenme ve gözdağı sözü | |
banak | Ekmek parçası | |
banal | sıradan – | |
bandırasız | serseri, kopuk | sıfat |
bando mizika | küfür, art arda sıralanan küfürler | deyim |
bangoboz | eski kullanım: aptal, enayi, bön | sıfat |
banka | zengin, çok parası olan kişi | isimsulu banka |
bankamatik memuru | İşe gitmeden, çalışmadan sadece bankamatikten maaşını çeken kimse | |
banyo ettirmek | birisini veya bir şeyi ağır küfürlerle yermek | deyim |
barak | Tüylü, kıllı çuha |