İnat olsun diye –
"Çok iyi, üstün" anlamlarında kullanılır.
Hela, hela deliği, kubur
Katık etmek
Ardına düşmek, kovalamak, sürmek
Annesine pezevenklik etmiş kadar aşağılık bir duruma düşmek; genellikle yemin etme, ant verme, verdirme gibi amaçlarla söylenir
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
mine | İnce ve parlak nakış | |
minet | Kadın ile erkeğin birbirlerinin cinsel organlarını aynı anda ağızla uyarmaları; aynı anda fellasyo ve kunilingus yapma | isim |
minik | Japon para birimi, yen | |
mintoni | Sevilen kimse; âşık | isim |
mira | 'İşte, bak' anlamında kullanılır | ünlem |
miras | Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik | |
mirasçı | Başkasının iyi veya kötü yönlerini aynı biçimde ortaya koyan – | |
mirasyedi | Çok savurgan kimse – | |
misafir gibi oturmak | hiç iş yapmamak | |
miskinler tekkesi | İşsiz güçsüz oturanların, tembellerin toplandıkları yer – | |
mit | Efsaneleşen kavram veya kişi | |
mitra | Kadın, karı | isim |
miyar | ölçüt – | |
moco | ||
modası geçmek | önemini yitirmek, geçersiz duruma gelmek, artık aranmamak | |
model çıkarmak | bir şeyi vurarak izini çıkarmak – | |
model değiştirmek | (Şoför) Otomobille kaza yaparak kaportasında hasara yol açmak | deyim |
mok | Dışkı, bok | isim |
mokar | Erkeklik organı | isim |
moloz | Değersiz, önemsiz (kimse, nesne) | sıfatisim |
molozlamak | Değeri düşmek, eski önemini yitirmek | fiil |
molozlaşmak | Molozlamak fiilinin alternatif söylenişi veya yazılışıdır | |
molozlu | Etli (yemek) | sıfat |
mor | eski. Elli liralık kâğıt para. Bin liralık banknot | isimmenekşe |
mor etmek | Utandırmak, utanılacak duruma sokmak | deyim |
mor olmak | Mahçup olmak; utanç verici bir duruma düşmek | deyim |
morfin atmak | İmalı konuşmak, laf dokundurmak | deyim |
morfin koymak | (Öğrenci) Öğretmeni aldatmak | deyim |
morfinlemek | Kışkırtmak; jurnal ederek, gammazlayarak kışkırtmak | fiil |
mort | Ölü, ölmüş (kimse) | sıfatisim |
mort etmek | Öldürmek | deyimmortlatmak |
morti | ||
mortici | ||
mortlamak | ölmek – | fiil |
mortlatmak | Öldürmek; ölmesine yol açmak | fiil |
morto | ölü | |
morto olmak | Ölmek | deyim |
mortocu | Cenazelerde ağıt okuyarak geçimini sağlayan kimse | |
mortu | Ölü, ölmüş kimse. Ceset. Cenaze | |
mortucu | Papaz, imam | isim |
mortuyu çekmek | Ölmek | deyim |
moruk | Gençlere göre yaşlı anne, baba – Sait Faik Abasıyanık | |
moruklama | yaşlanma | |
moruklamak | yaşlanmak – | fiil |
moruklaşma | yaşlanma | |
moruklaşmak | yaşlanmak | |
mostra | (Dükkânda, sokak sergisinde) Satılan şeylerin en iyilerinin önde olduğu sergileme düzeni | isim |
mostra olmak | kendini gülünç bir duruma sokmak | |
mostralık | Kötü veya yersiz davranışlarıyla göze batan kimse | isim |
mostrasina bakmak | Bir şeyin, özellikle de yumruğun, tokatın, darbenin ağırı ile, serti ile, tam bir örneğiyle karşılaşmak | deyim |