| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
keyif | Esrar | |
keyif ehli | Rahatına düşkün (kimse) | |
kezban | Deneyimsiz, toy travesti (erkek) | sıfatisim |
kıç atmak | çok istemek | |
kıç attırmak | ondan üstün olmak | |
kıç üstü oturmak | Başarısız kalmak; becerememek; yenilmek | |
kıçakaçan | Tanga, g-string, ipkülot | isim |
kıçı kırık | Önemsiz, değersiz; aşağılık; itibarsız | deyim |
kıçı tavana vurmak | ||
kıçımın kenarı | "Bilgisiz, tecrübesiz; önemsiz, değersiz" anlamında kullanılan bir söz | deyim |
kıçına sokmak | Herhangi bir nesne ya da kişiye fazlaca ilgi gösteren, pek değer veren kişiler için, 'onun olsun, ne yapar;;:ı yapsın' anlamında söylenir | deyim |
kıçına tekmeyi atmak (veya vurmak veya yapıştırmak) | birini kovmak | |
kıçına tekmeyi atmak/basmak | Kovmak | deyim |
kıçında pireler uçuşmak | Henüz uyuyor olmak; başkaları uyandığı hâlde hâlâ uyuyor olmak | |
kıçından ayrılmamak | (Birisi ya da bir hayvan) Bir kimsenin hep yanında olmak | deyim |
kıçını kaldıramamak | Tembel, uyuşuk, hımbıl kimseler için kullanılır | deyim |
kıçını yırtmak | bağırıp çağırmak | |
kıçının çatalını indirip bindirmek | Kırıtmak | deyim |
kıçının kılları ağarmak | Yaşlanmak, çok ihtiyarlamak | deyim |
kıçının kıllarıyla balık avlamak | Çok şanslı olmak; şansı şaşılacak kadar iyi gitmek | deyim |
kıçüstü oturmak | herhangi bir konuda yenilmek, umduğuna ulaşamamak | |
kıkırdamak | Kıkır kıkır gülmek | fiil |
kıl | Huysuz, geçimsiz olan (kimse) | |
kıl atmak | Can sıkacak, ortalığı bulandıracak bir söz söylemek ya da bir davranışta bulunmak | deyim |
kıl çekmek | Dalkavukluk etmek, yaltaklanmak | deyim |
kıl kapmak | Huylanmak, tedirgin olmak, kuşkulanmak | |
kıl olmak | kıl kapmak | |
kılavuz | Ruhsal ve zihinsel bakımdan yol gösteren, ışık tutan kimse | |
kılbaz | dalkavuk | isim |
kılçıklı | pürüzlü | |
kılçıksız | pürüzsüz | |
kıldan tüyden | Önemsiz, sıradan – | deyim |
kılefte | Hırsızlık. Özellikle planlı, programlı hırsızlık | isim |
kılefteci | Hırsız | isim |
kıleftecilik | Hırsızlık. Dolandırıcılık | isim |
kılıç çekmek | ||
kılıç kında | 'Cinsel ilişki anında, duhul halinde' anlamında kullanılır | deyim |
kılıçlamak | 'Kılıç' (en basit iskambil oyunu) oynamak | fiil |
kılıf | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe | |
kılık | Bir kimsenin resmi, fotoğrafı | |
kılık kıyafet düşkünü | Giyecekleri eskimiş veya kötü olan kimse | |
kılıktan kılığa girmek | sık sık düşünce değiştirmek | |
kıllanmak | Şüphe etmek | |
kıllı | İskambil kâğıtlarında, değeri on olanlar: Onlu, vale, kız, papaz | sıfatisim |
kıllık | Kıl (bakınız) olma durumu; kıl niteliği | isim |
kına | Esrar, toz esrar | isim |
kına (veya kınalar) yakmak (veya koymak veya sürmek veya vurmak veya yakınmak veya yakılmak) | birinin düştüğü kötü duruma çok sevinmek | |
kınalı | Altın; altın para | isim |
kınalı kuzu | Askere gönderilen gençlere verilen ad | |
kıpkızıl | Çok fazla – Faruk Nafiz Çamlıbel |