| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
sap | "Erkek" anlamında kullanılan bir söz | |
sap gibi | yalnız, tek başına | |
sap sap | (Kadın için) Yanında bir erkek olmadan; (erkek için) yanında bir kız, bir kadın olmadan; yalnız yalnız; tek başına. | zarf |
sap sapa | Erkek erkeğe olarak | |
sap yiyip saman sıçmak | bir olaya kızıp ateş püskürmek | |
sapa | Düzgün olmayan, yolundan sapmış – | |
saparta | azarlama | isimzaparta |
sapı silik | Adı sanı bilinmeyen kimse, önem verilmeyen kimse, serseri. | deyim |
sapına kadar | Tamamen, bütünüyle, her bakımdan | |
sapıtmak | Aklını bozmak | |
saplı sultan | Efemine erkek; kadın kılığında dolaşan, fuhuş yapan erkek; travesti. | deyim |
sapmak | Önceden belirlenmiş, tespit edilmiş görüş, düşünüş, amaç veya davranıştan ayrılmak | |
sapör | Sevgilisi, eşi, flörtü olmayan kimse (özellikle erkek). | isimsap |
sapsız | Erkek arkadaşı veya eşi olmayan, erkeksiz yaşayan (kadın) | |
saraka | Üstü kapalı alay etme, laf dokundurma – | isim |
saraka etmek | Alay etmek; (birisiyle) üstü kapalı gırgır geçmek, eğlenmek. | deyim |
sarakaya almak | (Birisini) Alaya almak; (birisiyle) eğlenmek. | deyim |
sarı | Esrar. | isim |
sarı bomba | Barbitürat türü uyuşturucu madde, uyuşturucu ilaç, Nembutal. | deyim |
sarı ceket | Barbitürat türü uyuşturucu madde ya da ilaç. | deyim |
sarı dünya | Esrar. Uyuşturucu madde olarak kullanılan esrar. | deyim |
sarı kız | Uyuşturucu madde olarak kullanılan esrar; yüksek nitelikli esrar. | deyim |
sarı melek | Uyuşturucu madde olarak kullanılan esrar. | deyim |
sarıkız | esrar | |
sarkıtmak | Etmek, eylemek. | fiil |
sarkmak | Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek – Halit Çapın | fiil |
sarma | İçine esrar parçası, plakası ya da taneleri konularak sarılmış (tütün, sigara). | sıfatisim |
sarmak | Sözle saldırmak; tedirgin etmek | |
sarmal | İçinden çıkılmaz (durum) | |
sarraf işçisi | Kuyumcu soymayı âdet edinmiş hırsız. | deyim |
satılmak | Para veya çıkar karşılığında rakip tarafa hizmet etmek | |
satır arası | Dolaylı anlatım | |
satır atmak | (kumarda) Şansla ya da hileyle çok kazanmak. | deyim |
satır başı | Konuşma vb.nde dikkat çekilen önemli nokta | |
satır satır | İnceden inceye, dikkatlice – | |
satıra yatmak | Birisinin saçma sapan sözlerini, yalanlarını dinlemek zorunda kalmak. | deyim |
satırcı | Çocukları (bazen sakat ederek) dilendiren kimse. | isim |
satmak | taslamak | |
savaşmak | Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla mücadeleye girişmek – Nâzım Hikmet | |
savsa vermek | eski. Birisinin yatağına, koynuna gizlice girmek. | deyim |
savurmak | Boşuna ve çok miktarda harcamak; israf etmek | |
saydamlaşmak | Belirgin, açık bir duruma gelmek | |
saydırmak | Sövüp saymak – | |
sayıklamak | İstediği, özlediği bir şeyden sürekli söz etmek | |
sayılı | Az görülen; mahdut – | |
sayılı fırtına | Toplumun görgü kurallarına uygun davranan, hak arayan, yiğit kimse – | |
saylamak | seçmek | |
saylonlu | (1990'larda) Polis, özellikle çevik kuvvete bağlı polis. | isim |
saymak | Geçer tutmak | |
sayrılık | Aşırı düşkünlük, tutku |