Çevrim İçi Türkçe Argo Sözlüğü
sallamak
- Bir işi sürekli olarak başka bir zamana ertelemek, savsaklamak – Sermet Muhtar Alus
"Ev sahibinin gözünü boyarım, kalan borcu bir müddet daha sallarım diyordu."
- Vurmak, atmak – Memduh Şevket Esendal
"Sokaktan geçen bir adam, bunları ayırdı, ikisine birer tokat salladı..."
- Beklenmedik bir başarı kazanmak
"Seçimlerde Ankara'yı salladı."
- Zor durumda bırakmak
- Uydurmak, kafadan atmak
- Yalan söylemek, uydurmak, aşırı biçimde abartmak.
Osman- Gazetelere boşver, onlar sallar abi... (Aziz Nesin, Toros Canavarı)
- (Bir işi) Geciktirmek, ertelemek; atlatmak.
Para istiyor bizden, bir defa salladık... (Attilâ ilhan, Kurtlar Sofrası)
- (Bir şeyi) Atmak.
- (Bir şeyi) Vermek; yollamak.
- (Spor karşılaşmalarında, özellikle futbolda) Gol atmak. Sayı yapmak.
Hakem gene bi inbelik etmeden galibiyet golünü sallamamız gerek... (Oğuz Aral, Utanmaz Adam)
- (Bir içkiyi, bir hapı) Hızla içmek, bir defada içivermek.
Şapkalı, ona iki sarıbomba buldu. Lütfü bombaları salladı. (Ahmet Çakal, Serseriler Arasında)
- (Bir sözü) Alışılmış biçimde, beylik biçimde söylemek.
Yerli film dia-loglarından birini salladı... -Hayatımı size borçluyum, ne kadar teşekkür etsem azdır... (Süavi Süalp-ismail Gülgeç, Gündüz İnsan Gece Hırt)
- (Genellikle, fiilin soru biçimi ve olumsuz kullanımıyla) Önem vermek (vermemek), değer vermek (vermemek), itibar göstermek (göstermemek); birisinin, bir şeyin işlevini kabul etmek (etmemek).
ivaz- Bende bir ilâçlar var ki bir illeti sallamaz... (Ahmet Vefik Paşa, Zoraki Tabip)
Sen de anlatmalısın onlara ki, düşlerini gün, günlerini düş etmeyenin günlerini de düşlerini de sallamıyorum ben. (Hulki Aktunç, Galatalı Bir Yar)
Chris-tophe Colomb'u sallıyan yoktu aslında... (J.D. Salinger-Adnan Benk, Gönülçelen)
Kim sallar Yalova Kaymakamını
- Elle, kendi kendisine cinsel doyum sağlamak, mastürbasyon yapmak, otuz-bir çekmek.